26 Ekim 2013 Cumartesi

İçimden Geldi ve Yaptım

  Aslında şu an yaptığım şeyi hiç planlamamıştım. Kendime şaşırıyorum. Bloga yazmak da nereden çıktı?!

  Bir kaç haftadır içimden bir şeyler yazmak geliyordu ama buraya dönmeyi hiç düşünmemiştim. Öyle bir kağıda yazıp buruşturup atacaktım belki de..

  Hala şaşkınım.. Kaç aydır bloga bakmıyorum, hadi bir bakayım dedim. Ve bir an yazmaya başladım. Aslında şu an yazmıyorum saçmalıyorum. Ama olsun burası bana ait değil mi? İstediğimi yazmak da özgürüm..

   Hıı aylar sonra buraya gel. Damdan düşer gibi yaz. Aslında pek mantıklı değil. Ne mi yapıyorum? Acaba merak eder misiniz? Üniversitesinin son senesinde okul, staj ve kurs üçlüsünde koşturan bir öğrenciyim işte.. Kendimin bile tam olarak idrak edemediği şeyler dönüyor beynimde. "Eee ben bunu niye yapıyorum şimdi? Amacım ne ki? Şimdi ne olacak?" Bunlar aklımdan geçiyor. Sizler de bilirsiniz.. Bu hisler bir çoğunuza tanıdıktır. 


   Bugün fazla duygusal başladım güne. Şimdi buraya yazdıklarım için yarın neden yazmışım ben bunları diye kendi kendime söylenip durabilirim. Ama olsun içimden geldi ve yaptım!

  Keşke her şey için şu cümleyi kurabilsek "İçimden geldi ve yaptım."  Ne çılgın olmaz mı? Aylar sonra yazdığım bu saçma şeyleri kaç kişi okuyacak acaba? Bana çok gülmeyin olur mu? Çünkü içimden geldi ve yaptım..

  Hoşça kalın ve içinizden geleni yapmaya çalışın... 

2 Aralık 2012 Pazar

Huzursuz




  Araya zaman girince insan nasıl başlasa bilemiyor. Ben ortadan dalıyorum bakalım neler çıkacak.
  Yazacaklar birikti ama gelin görün ki hafta nasıl başlıyor, haftasonu nasıl geliyor,tekrar pazartesi nasıl oluyor anlamıyorum bile. Hep derdim koşarak yaşıyorum, şimdilerde ise tempomu arttırdım koşmaya devam. Okul çok yoğun, ödevler, projeler derken insanın ömrü tükeniyor. Bu sene kurslara gitmeye başladım. Arkadaşlarla okulla ilgili başka faaliyetler de yapmaya başladık. Yaptığım, yapmaya çalıştığım bir iki şey daha  var. İşte görüyorsunuz durdum durdum bi anda her şeye el attım. Bakalım bunların sonu ne olacak? :) 
  
   Öte yandan içinde bulunduğum durumlara gelirsek; bu aralar huzursuzum. Keyfim yok. İçten gülmediğimi çevremdekiler fark ediyor. Birisi "Bir şeyin mi var, neden hiç gülmüyorsun?" diye sorunca bir anda oturup ağlayasım geliyor. İnsanlar gülüyor, eğleniyor ama bana bazen öyle saçma geliyor ki. Bu insanlar neye gülüyor diyorum. Kendime çok soru soruyorum ama sanırım cevap bulamıyorum. Neden, niye, nasıl sorularının arasında kayboluyorum çoğu zaman. Ama kelimesini çok kullanır oldum. Israrla bir şeyleri değiştirmek istiyorum sanırım. Sonra baktım olmuyor, olmayacak. Oluruna bırakmaya çalıştım kendimi, hayatı, her şeyi.. Nasılsa olması gerekenler olacak. Tek yatırımım kendime,geleceğime,aileme olsun istiyorum. Öyle de yapıyorum. İnsanlarla olması gerektiği kadar yakınım, biraz yalnızlığı seçiyorum. Kimi zaman yalnızlığın keyfini sürüyorum. Fazla konuşmak istemiyorum, sessiz kalmayı tercih ediyorum. Gücümün azaldığını hissettiğimde  bana iyi gelen insanlarla konuşuyorum. Onlarla konuşunca kendimi daha iyi hissediyorum. 

  Aslında buraya yazılacak çok ama şimdilik bu kadar.. 

 Bıkmadan usanmadan dinlediğim.. 

4 Kasım 2012 Pazar

Diş Teli Kabusu

 

   Yirmi iki yaşına girmesine ramak kalmış biri olarak bir süredir ağzımın içindeki metal yığınıyla yaşıyorum. Diş telinden oldum olası haz etmem. Aslına bakarsanız yamuk yumuk dişlerim de yok. Ee derdin neydi,niye taktırdın o tel zımbırtılarını derseniz. Şöyle ki ... Dişlerimde içe doğru eğiklik var, herkesinki dışa gider benimki içe. Ne kadar ters bir insan olduğumu buradan anlayın desem de ters bir insan değilim -sinirli olduğum zamanlar haricinde- merak etmeyin :) Bu yaşına kadar niye bekledin diye de sormuş olduğunuzu varsayıyorum ve cevaplıyorum. Aslında bu içe doğru gidiş yaşım büyüdükçe artmaya başladı. Önceden bu şekilde bariz değildi. Ben büyüdüm o içeri gitti derken artık tellerle buna dur deme zamanının geldiğini fark ettim.

    Vee düştüm dişçi yollarına.İşte ondan sonra o sevmediğim,sevemediğim ve seveceksin deseler de ısrarla sevmeyeceğim tellerim takıldı. Bana hep telin yakıştığını söylediler. Yani hemen hemen kimseden olumsuz bir tepki almadım. Hıı, belki bu olumsuz tepkisini içinde tutup yüzüme söyleyemenler varsa onları da atlamayalım.  Tellerimi aradan kaç hafta geçmesine rağmen fark etmeyenler bile oldu. Bir arkadaşım da "Doğuştan telliymişsin gibi" bir yorumda bulundu. O derece dişlerime cuuk diye oturmuş :)

   Sevmemek konusunda ısrarcıyım ama kendilerine alıştım artık. Tek sorunum yemek yeme daha doğrusu yiyememe. Ben hızlı yemeyi seven birisiyim, ki açsam gözüm hiçbir şeyi görmez. İşte böyle olunca hızlı yemek yiyemiyorum tabii. Sürekli bıçakla böl, bıçağı bulamadığın yerde kopar. Minik minik parçalar anlayacağınız hiç bana göre değil. Bir kaç gündür yemek yeme konusunda hızımı arttırmış olmanın zevkini yaşamıyorum da değil hani.Bir de şöyle bir durum var. Tam elinize en güzelinden çikolatayı alıyorsunuz. Çikolata eşittir mutluluk hissini yaşayacağınız sırada o çikolatayı eskisi gibi ısıramadığınızı fark edip acı gerçekle yüzleşiyorsunuz. Ve tellerden bir kez daha soğuyorsunuz. Geçenlerde kardeşimle sinemaya gittik. Normalde öyle popcorn delisi değilimdir ama artık yiyemiyorum ya nasıl canım çekti anlatamam. Hatta kardeşime "Hadi sen popcorn ye,benim canım çekmez" dedim. Yanımda yememek için o da almadı - düşünceli kardeş örneği :) -

 Son olarak değinmek istediğim konu ise dişlerimi günde bilmem kaç kez fırçalıyor olmam. Diş fırçama kuruması için fırsat vermiyorum adeta :)  Fırçalamaların zamanla azalacak diyenler haklılarmış, insan diş fırçalamaktan bıkıyor. Yine de diş fırçalamaya devam...

 Son söz: Yirmi bir -hatta yirmi iki- yaşındaysanız, diş teliniz varsa ve telleri sevmiyorsanız hayat çok zor! :) 

24 Ekim 2012 Çarşamba

Yaşıyorum!

 

     Günler,haftalar hatta aylar sonra geldim sonunda.
    O kadar uzun zaman geçti ki ..

    Ne anlatsam,neden kayboldum buralardan,niye geldim sorularının cevapları fazlasıyla uzun ve karışık.Aslına bakarsanız tek bir sebep yok.

    Çok kısaca şöyle ki..

    İyi günler geçirmedim.Kendimle,benim dışımda gelişen bir çok olayla savaştım.Yaşadıklarımın içinden çıkamadım,kabuğuma çekildim.Hep bir şeyler iyi olacak diye bekledim,bekledim,bekledim... Elimden bir şey gelmediği için her gün biraz daha dibe sürüklendim.Elim kolum bağlı sabrettim.Bir gün gelecek ve bütün bunlar bitecek dedim.İçim çok doldu hep yazmak istedim ama yazmadım.Çünkü gün gelip onları okuyunca içim bir kez daha sızlasın istemedim.
  
    Kendimi hep güçsüz biri olarak görürdüm.Meğer öyle değilmişim.Ben güçlüymüşüm! Güçlü olduğumu öyle farklı insanların ağzından duydum ki bir kez daha inandım buna.
  
    Şimdilerde...  

   Hayatım ya da içinden çıkamadıklarım biraz daha yoluna girmiş durumda.Tabi ki her şey değil.Zaten her şey mükemmel olsun,mutluluktan uçayım diye düşünmüyorum.O çırpınışlarım sona erdi ya ona seviniyorum.Hayat karşısında daha güçlü durmanın gururunu yaşıyorum.Gerçekten biraz daha büyüdüğümü hissetmenin sorumluluğunu taşıyorum.Daha farklı bir insan olmaya çalışıyorum, hatta sanırım oluyorum.Herkes için daha iyi günlerin gelmesini umuyorum.
   
   Arayı bu kadar açmak iyi değil,sizleri özledim.Huzurla kalmaya devam edin :) 
   

  

31 Ağustos 2012 Cuma

Zaman





 Aslında geldim buralara.
 Uzaktan izliyorum sizleri,yazılarınızı
 Bi süre daha sessiz kalmak istiyordum. 
 Ama... 
 En azından buralarda olduğumu bilin istedim. 
 Arayı çok açtım ama unutulmadığımı görmek çok güzel.
 Sizleri özledim.

  Buralara tekrar gelicem.
  Biraz daha zaman lazım.
  Belki biraz da değişimle beraber...

  Şimdilik hoşça kalın,huzurla kalın.
 

 

4 Haziran 2012 Pazartesi

Şapkadan Tavşan Çıkarsa


   Tatile girdiğim günden beri yoğun bir koşturmanın içerisindeyim. Öncelikle canım arkadaşım sonunda yanıma geldi. Şurada ona bir sürpriz yapmıştık. Ankara'da kaldığı sürece gezdik,alışveriş yaptık,sohbet ettik,görüşemediğimiz zamanların acısını bir kaç günde çıkarmaya çalıştık. Buradan ona sesleniyorum. Hep gel,yine gel. Onunla geçirdiğimiz bir kaç gün bana çok iyi geldi. İnsanın sevdikleri yanında olmalı diyip lafı daha fazla uzatmıyorum.Çünkü duygulanmak istemiyorum :)

   Sınavlarım bitsin seninle şuraya gidelim,bunu yapalım,buraya koşup,şuraya zıplayalım dediğim o kadar çok insan varmış ki.Bu kadar sözü hangi ara verdim,bende bilmiyorum. Bir süredir verdiğim sözleri yerine getirmeye çalışıyorum. Aksilikler, son anda çıkan pürüzler eksik olmuyor tabi. Verilen sözler,yapılacaklar çok olunca bir şeyleri düşünmeye  vaktim pek kalmıyor. Aklımın epey dalgın olduğu şu sıralar da bunlar bana iyi geliyor. Devamında neler olur,bilinmez. Evde tembellik yapmayı özledim ama oturup kafamın içindeki bilmem kaç tilkiyle uğraşacağıma gezerim,eğlenmeye çalışırım.Ohh misss.

   Yine bu aralar alışverişe doyamayan bir bünyem var. Her gördüğümden isteyip, aa bundan bende yok almalıyım diye tepkiler veriyorum. Yine bu da aklımı oyalamanın bir yolu. Tavsiye edilir. Aklınızı kıyafete,kitaba,filme,gezip tozmaya bozun. Kendi terapinizi kendiniz yapın :) Terapimde eksik olan şey ise deniizzz.. Ankara kurağı insanı denize hasret bırakır.

    Bir de ne diyeceğim. Mutlu olun tamam mı? Biliyorum birileri çıkıp mutluluğunuzu elinizden alıyor ya da aksilikler hep sizi buluyor. Tam bir şeyler yolunda derken tatatam diyerek şapkadan bir tavşan çıkıyor,nereden çıktı şimdi bu diyip öylece kalıyorsunuz. Olsun biz yine de mutlu olalım, en azından deneyelim. Şapkadan çıkan tavşanlara şaşırıp kanmamak dileğiyle.. :)

30 Mayıs 2012 Çarşamba

Gülmek Sana Çok Yakışıyor


   Renkler bulanıklaşıyor. Bütün dikkatinle bir noktaya bakamaz oluyorsun. Belli belirsiz çizgiler, baloncuklar gözünün önünde beliriveriyor. Halsizliğin yorgunluktan seriliyor yere.. 
 
  Bütün bunlar neden diyorsun. Mutsuzluktan mıdır acaba diye düşünmeden edemiyorsun. Sen, o an çok başka şeylerin derdindeyken telefonun çalıyor. Arayan kişi sanki başka dünyadaymış gibi konuşuyor ya da sana öyle geliyor. İnsanların suçu yok diyorsun ama hiç mi kimse anlamaz diye içinden söyleniyorsun. Bazen kimse sana dokunmasın istiyorsun. Nasılsın kelimesi bile fazla geliyor bünyene. İçindekiler birden dökülecek, etrafa saçılacak diye korkuyorsun belki de. Kimi zaman tutmaya mecalin olmuyor, içindekiler inci taneleri gibi dökülüyor gözlerinden.
 
  Kendini üzdüğün için benliğine kızıyorsun. İçindeki savaşa engel olamıyorsun. Kimden, ne beklediğin belli değil. Ama ben olsam  böyle yapmazdım, halden anlardım diyorsun. Kendini çok garip hesaplar yaparken buluyorsun. Garipsiyorsun, bu duruma aşina değilsin.
 
  Güçlü ol, ayakta dur diye telkinler vermekte dilin. Dışarıdan güçlü diyorlar ama içinin haline diyecek laf bulamıyorsun.Somurtkan, üzgün bir insan olmak istemiyorsun. Çünkü herkese olduğu gibi gülmek sana da çok yakışıyor. 
 
  Vee "tık"..
    
                                                                                                         
                                                                                                                                 - Geçmişten -

26 Mayıs 2012 Cumartesi

Herkesin Hayatına Birileri Dokunur


 

  Lise yıllarının başlarında en güzel hayallerimizi kurduğumuz - o zamanlar için kurduğumuz hayaller en güzeldi tabi - arkadaşlarım vardı. Önceleri daha büyük bir arkadaş grubu iken o senenin ortalarına doğru bir erkek, iki kız üç kişi kaldık. Hayatımın en zor anlarını yaşıyordum, sonrasında çok daha zor zamanlarla karşılaşacağımı düşünemezdim. O arkadaşlar, artık hayatımda kısmen yoklar. Kısmen diyorum çünkü en son iletişime geçmemiz onların doğum günleriydi. Hiçbir zaman unutmadığım doğum günleri. Zorunlu bir ayrılık sonrası üniversite yıllarında aynı şehirde olmanın sözünü vermiştik birbirimize. Ve devamında başka sözler... Aynı şehirde olup o sözlerin birini bile hatırlamamaları fazlasıyla ilginç ya da benim hatırlamam daha da ilginç.

  Beraber yaşadığımız şehirden başka bir şehre taşınan çok güzel bir insan vardı. Hem yüzüyle hem kalbiyle güzel. Gecenin karanlığında telefon ışığıyla bana yazdığı,kaleminden mürekkebinin aktığı mektuplar var. Hala özenle sakladığım, açarken yüreğimin titrediğini hissettiğim mektuplar.. Şimdi nerede olduğunu bilmediğim ve bir türlü kendisine ulaşamadığım güzel insan umarım mutlusundur.

   Bu insanlar ve belki de niceleri var. Hayatıma giren, hayatlarının izlerini bende bırakan, kimi anılarını buruk gülümsemeyle hatırladığım, kimi anılarını ise hala kalbimde hissettiğim insanlar var. Herkesin hayatına birileri dokunuyor. Bazıları zamanı gelince gidiyor, bazıları da ömürlük oluyor.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...