27 Şubat 2011 Pazar

Derin

    Arkadaşımın tavsiyesiyle dinlediğim şarkı bana,ruhuma çok iyi geldi ... 


     Derinn, huzurlu ... 

  


                  Yoluma yolundan akıp giderim
                 Yüzüne içinden bakıp eririm
                 Sözünü sesinden tanır bilirim 

                Özüne gözünden akıp gelirim    ...
 

24 Şubat 2011 Perşembe

İçimdeki Anlamsızlık

      

     İçime oturdu bir anlamsızlık.Öyle kötüyüm ki.Anlam veremiyorum hiç bir şeye.Canımı bu kadar acıtan somut bir şey de olmadı oysa.İçim her şeye,herkese bir anda nefretle doldu.Hiç konuşmasam,sussam saatlerce,günlerce...  Ne birileriyle konuşmak,ne kitap okumak, ne de içi boş şeylerle dolu televizyon izlemek... Yok,hiç bir şey beni kendime getiremiyecek sanırım...

  


                                             En iyisi yüksek sesle bunu dinlemek ... "Tık" 

                                  
  

23 Şubat 2011 Çarşamba

Ön Yargı

   Bugün bir kez daha farkettim ki ön yargılıyım.Bilmeden etmeden olaylara kafamda bir yorum biçip duruyorum.Aslında hep böyleydim.Ama ara sıra bunun yanlış olduğunu hatırlamam gerek sanırım.

  Şöyle bir bakıp da,ne gıcık insan dediğim herkes,sonradan çok sevdiğim biri olmuştur genelde.Tanımadan asıp kesmek ne haince oysa ki.Kim diğerimizi bir bakışla tanıyabilir ki?Bir insanı tanımak sığ bir şey değildir.Derindir çok derin  ... Her insan keşfedilmesi gereken bir hazinedir bence.Hazinedir çünkü değerlidir insan.İçinde bir çok anlamlı şey barındırır.Hepimizin içinde farklı renkler dans etmek de  ... Hepimiz ayrıyız,özeliz.Ve bu özeli insan hemen tanıdığını,anladığını sanar.Nasıl da büyük bir yanılgıdır bu.


  Evet,hatalıyım,yanlışım bu konuda.Zaman geçtikçe ön yargım daha da azalacak ve benim düşüncelerim ön yargımın esiri olmayacak ...



   


21 Şubat 2011 Pazartesi

İlişki Ritüelleri

  




    Bugün nereye gitsem,kimle konuşsam hep aynı muhabbet vardı.İlişkiler! Hepimiz de pek dertliymişiz meğer.Her hikayede kendimizi bulurmuşuz falan.Herkesin farklı yorumları,değişik yaklaşımları oldu tabii.Birileri inanırken erkeklere diğerleri pek güvenmez mesela.Bir kısmı kızlar fena derken karşı taraf hayır kızlar masum diye çıkışır.

  
   Her şey de bir haklılık payı vardır muhakkak.Çünkü herkesin yaşadığı ayrı hikayeler,yürüdüğü farklı yollar var hayatında.Ama takıldığım tek nokta çok sabit fikirler ve her şeyi kötüleme çabaları.Peki sorarım o zaman bende.Herkes bu kadar yalandı da niye siz de bu yalanlara kandınız o vakit?İnanmasaydınız,sevmeseydiniz,onun için üzülmeseydiniz,arkasından atıp tutmak yerine bence bütün erkekler yalan ondan hiç birine güvenmedim deseydiniz ya.Aynı şekilde erkekler içinde geçerli, siz de deseydiniz ya oğlum bu kızlar yalan ben inanmadım hiç birine diye.Hanginiz diyebildiniz ki bunu?İşte o yüzden sizin yapamadığınız şeyleri, başka birisinin karşısına geçip de böyle yap diyerek niye onun umutlarını yok edesiniz ki?Sonu kötü bile olsa o yaşayıp görmeyi tercih etmişken size ne ki bunlardan?





        



    Bende arkadaşlarımdan fikir alırım,onların ilişkileri hakkında fikirlerimi söylerim.Ama benim dediğim daha ayrı,daha acımasız yorum yapanlar.Eğer yakın arkadaşsan,onun üzülmesi senin üzülmen demekse bile bu kadar ağır olmamalı bence.Ona doğruları acı şekilde göstermeye gerek yok ki.Sen onu gerçekten düşünüyorsan daha ılımlı,daha mantıklı,daha sevecen olman gerekmez mi ? Çok bilmiş edalarıyla değil onu gerçekten düşündüğünü göstermen gerek.Yani en azından bu benim için böyle.


   Öte yandan kimin iyi,kimin kötü olduğunu sen nereden biliyorsun ki?O insan onla o kadar şey paylaşmışken,o kadar zaman geçirmişken senin onun sevgilisini daha iyi tanıman mümkün değil.


    Her ilişki mutlu sonla bitecek diye bir kaide yok,kabulüm.Ama kötü bitecek ya da illa ki bitecek diye de bir kaide yok.Herkesin ilişkisine saygı göstermek lazım.



   

    

  

20 Şubat 2011 Pazar

Burun Kıvırma Sevdası

   

      Bir şeyler yapmam lazım.Zamanımı alacak,kendimi unutturacak herhangi bir şey.Buna çok ihtiyacım var.Yoksa yine çocuk oluveriyorum bir anda.Olur olmadık her şeye takılıyorum.Can sıkıntıları beraberinde basit işler,boşa geçen zamanlar beni deli etmeye yetiyor da artıyor bile.

     Zaten uzun süredir kendime zaman ayırmak,kendimi biraz değiştirmek,geliştirmek istiyordum.Ama bu aralar öyle bir hal aldım ki artık bu işe ciddi anlamda el atmam gerektiğini düşünüyorum.Deli dolu,gülen falan iyi hoş ama öte yandan çekilmez,kıskanç,çenesi kapanmak nedir bilmeyen,her yere,her şeye sataşan biri oldum çıktım.

   Bu halime katlanamıyorum.Ne o öyle?Boş insancık gibi bir şeyim sanki can sıkıntımdan başkalarına sataşıyorum,onlar bir şeylerle uğraştıkça ben de zihnimi onlarla meşgul edip duruyorum.Cık,cık,cık ... Olmaz böyle kirazlı sakız.Kendine gelmelisin bir an evvel.
  



                          

    İş bulsam hem zamanım geçer hem de kendime bir faydam olur.Ama öyle garip okul saatlerim var ki bir yere gidip iş hakkında bilgi alacakken bile gülerler mi acaba diyorum.
Spor yapsam ne iyi olur aslında.Spor her zaman lazım dimi ama?! Hem vücudum şu hamlığından kurtulmuş olurum hem dinç olurum hem hem hem ....   Ya da bir kurs hııı nasıl olur? Enstrüman çalmak da var aklımda.Burada da şöyle bir durum söz konusu;küçüklüğümden beri öyle çok bir merakım olmadı enstrümanlara.Enstrüman çalanları hep takdir ettim ama kendimi takdir etmek istemedim sanırım.Aslında piyanoya bir ara çok merakım oldu.O da olmadı maalesef.Piyano öyle gitar,keman gibi küçük bir şey de değil üstelik,alınsa dahi evde nereye konacağı konusu bile ayrı bir dert olurdu sanırım.Kısacası o da yapılacak,öğrenilecek listesinden silindi,gitti.Ee şimdi ne olmalı?Gitar nasıl? Cık ya daha farklı bir şeyler olmalı ki sanki bana.Geçenlerde benden 6 yaş küçük bir çocuk bana gitarla ilgili bir kaç bir şey gösterdiğinde "Minicik çocuk bile çalıyor?Artık benim için geç diye düşündüm açıkçası." Öğrenmek açısından değil öğrenirim ama ne bileyim işte ... Ee ya keman? Puf ona da çok zormuş öğrenmesi diyorlar. Peki ney? O da bu aralar ilgilimi çekmeye başladı,sesi çok sakin,huzur dolu sanki.Ama ama ama  ... 

 Resim kursuna falan mı gitsem ? Ahım şahım olmasa da kendimce bir yeteneğim var.Severim boyaları,fırçaları,kalemleri ... 

  İşte durumum ortada.Ne istediğini bilmeyen ben.Her şeye bir burun kıvırma sevdası var bu aralar üzerimde...

  



                      
   
                                                                                                                                  

19 Şubat 2011 Cumartesi

Umudunu Kaybetme



   
  




      "Birinin sana bir şey yapamazsın demesine izin verme.Bir hayalin varsa onu koruman gerek.İnsanlar bir şey yapamaz ve seninde yapamayacağını söyler.Bir şey yapmak istiyorsan gidip onu zorla al."
   
      Bugün, izlediğim bir filmi paylaşmak istedim. 
    
    2006 yılında yapılmış olan "Umudunu Kaybetme"  filminin oyuncuları arasında Will Smith, Jaden Smith, Thandie Newton gibi isimler yer almaktadır.Filmin orijinal adı "The Pursuit of Happyness"


    2006 yılında yapılmış olmasına rağmen bu filmi yakın bir zamanda izledim ve gerçekten etkilendim.İnsanın başına gelen o kadar olay karşısında nasıl dimdik durabildiğini gördüm. Bu film bana olumsuzluklar karşısında hemen yıkıldığımı gösterdi aslında.

    Baş rolde yer alan Will Smith ise tam anlamıyla mükemmel oynamış.Filmde onun koşmakla geçen hayatı bir yandan insanı gülümsetirken bir yandan da çok düşündürüyor.Ki bazı sahnelerinde aşırı derecede duygulandım.Filmde Will Smith'in oğlunu canlandıran Jaden Smith ise masumluğuyla ve babasına hiç bitmeyen güveniyle öne çıkmış.Sonuna geldiğinizde ise ... Neyse burayı izleyecek olanlar için söylememem daha iyi :) 


    Gerçekten izlenilesi bir film olduğunu düşünüyorum ... 


    Hiç bir zaman umudumuzu kaybetmeyelim.Hayallerimize bir gün ulaşacağız ... 







  


  

   

15 Şubat 2011 Salı

20. Yaş :)

    
    Vayy bee diyor insan 20 yılı düşününce.Ne de çok geliyor gözüme,kocaman dağ oluyor gözümde seneler.20'li yaşlara geldik mi artık ? Evet evet duralım mümkünse :) Daha fazla büyümesek de olur,yıllar bizden bir şeyler götürmese de olur.Bakmayın böyle dediğime her yaş ayrı bir bahardır benim gönlümde.Bakalım 20. baharım neler getirecek bana,nelerimi atıcam denizin derin sularına? Belki de biraz büyürüm :)   





Canım arkadaşlarımdan şirin mi şirin hediyelerim:)Not:Kutu tamamen el yapımıdır:)
   
                   
Fotoğraflarım,anılarım için anlamlı bir hediye daha:)



Canım arkadaşımdan şirin çantam:)
        


    Hatırlanmak,başkaları tarafından önemsenmek,sevilmek ne güzel şeydir.Bugün yanında olduğum insanlarda,uzaktaki sevdiklerimde beni çok mutlu ettiler.Hepsi iyiki varlar,iyiki benim yanımdalar.İyiki doğmuşum da güzel insanlarla tanışmışım.


   Doğum günü dileğim ise sevdiklerimle beraber sağlıklı,mutlu bir sene geçirmem ve gülücüklerimin yüzümü hep aydınlatması :):):)  
               

She Will Be Loved

  

                  Sabaha,doğum günüme bu şarkıyla uyanmak.



                              It's not always rainbows and butterflies

                            It's compromise that moves us along   ...
 

13 Şubat 2011 Pazar

Sana Kek Yaptım :)

  Pazar günlerinden nefret ediyorum.Evet pazar günü deyince melankoli bir havaya bürünür ruhum.Bugünde klasik pazar sendromuyla uyandım.Aile üyeleri hep beraber güzel bir kahvaltı yaptık.Sonra gazeteyi elime aldım.Hafta sonu gazete okumaktan ayrı bir zevk alırım.Ne bileyim hafta içi bir telaşla okunur gazete,hızla çevirilir sayfalar.Resimlere dikkat edilmez ya da çok sevilen köşe yazarının yazısı okunmadan atlanır.Belki de bunlardandır bilmem ama benim için hafta sonu gazetelerinin yeri ayrıdır.

  Gazete keyfimden sonra akşam gelecek olan konuklarımız için temizlik ritüellerinden sonra pasta ritüellerine geçtik.Tabi ki anneye yardım edilir yoksa annenin kendini hafiften acındıran o gözlerine bakmak insanın ruhunu gıdıklar.Pasta malzemelerini mikserle karıştırırken,pastaları fırına koyarken bütün gün dile dolanan o şarkı söylenir.Buyrun dinleyelim :)
   

  



       Çırptım, çırptım, karıştırdım 
       Kendimi onunla yarıştırdım 

      Kimse kimseye benzemez 
      Kendimi kekle yatıştırdım     ... 



     Oturdum ellerimle sana kek yaptım :) 

12 Şubat 2011 Cumartesi

Yapmacık Orijinaller

   Çok kızıyorum kendini ulaşılmaz sananlara.Israrla sadece kendilerini görenler ne kadar doğrusunuz acaba?Hiç düşündünüz mü merak ediyorum. 


  
     Bir çok kişide vardır kendini beğenmişlik.Bende bunlara dahilim.Bunu söylemekten de   gocunmuyorum.Lakin mevzu o değil! Olay bunu yaşam tarzı haline getirenler.Her şeyin en doğrusu nasıl sizde olabilir?Dünya etrafınızda dönüyor sanıyorsunuz da bence siz kendi etrafınızda dönüyorsunuz. 
 


    Herkesin beğendiği,beğenmediği şeyler var.Kabulüm.Herkes başkaları hakkında konuşur.Ama her    şey de bu kadar eleştirilmez ki canım.İnsanlar yaşamlarından kendileri mesuldür.Kimsenin kimseyi       eleştirmeye hakkı yok,olamaz! Bazı insan çok mutlu yaşar hayatı,bazısı melankoli,bazısı   iyimser,bazısı çekingen... Kime ne bundan?Ne yani biz de size göre mi yaşayacağız?Bir de geçip karşımıza bizim yanlışlarımızı -onlara göre olan yanlışlarımızı- görüp bizi uyaran iyi insancıklar gibi görünürler ya gel de çıldırma arkadaş. 

         
     Genelde böyleleri ne yapar bilir misiniz? İlgi çekmeye çalışırlar.Hem de ne kadar saçma hareket varsa insan içinde sergileyerek.Akılları sıra orijinaldirler onlar.Herkes onlara imreniyor diye düşünürler.Ne orijinali yapmacıksınız işte.Onlar hep mutludur,hep iyimser,hep mantıklı.Hıı bir de hiç bir şeyden yakınmazlar.Tabi canım,tabii yersen!Bir gün o kadar basit şeylerle uğraşırlar ki tam siz ağzınızı açacakken vazgeçiverirsiniz.En azından ben öyle yapıyorum.Susuyorum.    
      

   
    Kendileri etrafında dönenler son sürat dönmeye devam... 
      
 

     
 

11 Şubat 2011 Cuma

Küçüğüm

      Gidilmesi gereken çok yol varsa önümde bir yerden başlamak gerek diye düşündüm hep.Bir başlangıç,bir değişim... Benim hiç olamadığım gibi yeni biri olmak belki de.Sezen Aksu'nun "Küçüğüm"  şarkısında söylediği gibi ;


      Küçüğüm daha çok küçüğüm
     Bu yüzden bütün saçmalamam
     Yenilmem bu yüzden
    Bu yüzden kendime hala güvensizliğim  ...



     İnsanın kendisine güvenmesi nasıl bir duygudur acaba?İnanın,ben o duyguyu bilmiyorum.Hiç güvenmedim ki kendime.Bu konu hakkında bir çok kişiyle konuşmuşumdur.Güvensizliğim yüzünden hayatımda çok önemli bir yere sahip olan kişiyle - iyikimle - çok tartışmışızdır.Hep bana kızardı,dönüp kendime bir bakmamı isterdi.Her zaman yanımda desteğim oldu.İstediğim zaman yapamayacağım hiç bir şeyin olmadığını söyler dururdu.Bana hep güvendi, o sıcak elleri ellerime,yüzüme dokunduğunda o duyguyu ondan alırdım.Lakin hiç bir zaman ben güvenemedim kendime.
  

     Büyüyemedim ben,hep babamın minik kızı olarak kaldım.Yol aldım sandım,yaşım ilerledikçe bir şeyler değişti sandım.Halbuki ben aynıydım.Korumasız,kırılgan,çekingen ve küçük  ...


    Küçüğüm daha çok küçüğüm ...

  

Yokuşlara Alışkın Olmak

  Bugün sabah yatağımdan kalktım.Gözlerimi ovuşturarak perdeyi kaldırdım ve pencereden dışarıya baktım.Ortalık sakindi,tek tük insanlar,yavaş yavaş ilerleyen arabalar ...  Gözüm kuaförden çıkan bayana takıldı.Upuzun,sarı saçlarını savurararak edalı bir şekilde arabasına doğru yol aldı.Lüks arabasına bindi,gaza bastı ve görüş açımdan çıktı.Sonra küçük bir çocuğa  -benim deyişimle minik adama- ilişti gözüm.Aklı sıra babasından kaçıyor,eğriler çize çize doyasıya koşuyordu.Babası minik adamı yakaladı,koltuk altlarından tutarak havaya zıplattı.Çocuk daha da neşelenmiş,sokağın sessizliğini delip geçen şen kahkahalar atıyordu.O an gülümsediğimi farkettim.

   Artık mutfağa gidip çayımı elime almalıyım derken o adamı gördüm.1.70 boylarında,esmer,hafif kambur,üzerinde solmuş bir mont ve kafasındaki beresi... Tekerlekli,iki tarafında büyük çuvalları olan, demirden yapılma -araba diyeyim-  arabayı itiyordu.Sonra çöp kutularının olduğu yere doğru yaklaştı ve çöpü karıştırmaya başladı.Kağıtları,karton kutuları ve işe yarayacağını düşündüğü şeyleri o çuvalların içine atıyordu.Bir an hareket edemedim.Yüreğimde bir acı hissettim.Fareler hücrelerimi kemiriyordu sanki.O adamı düşündüm,eşini,çocuklarını,annesini.Bir çok insan gibi sabahın erken saatlerinde kalkıp ekmek parası için düşmüştü yollara.Ama bence onun ki diğer insanlardan farklıydı.Daha güç,daha kötü,daha acı... O sırada diğer çöp kutusuna yöneldi ama bir şey bulamadı.O an yüzündeki hüzünü farkkettim.Bir çöp kutusu nasıl basit bizim için ama onun için hiç de öyle değildi.  
   
   ...
  
   Sonra aklım yine ailesine doğru düşüncelere çıktı.Ona iki kız,bir erkek evlat yakışırdım kendimce.Çocuklarına imkanları el verdiğince iyi bir annelik yapan karısını,yitirdiği babasının ardında kalan yaşlı annesini hayal ettim.Altı kişilik bir aileyi çöp kutularıyla geçindirmek nasıl da içimi acıttı.Akşam ondan çikolata,şeker bekleyen evin en küçük kızını,içine su alan yırtık ayakkabasının yerine üç aydır istediği ayakkabıyı bekleyen ortanca erkek çocuğu ve okul için gerekli olan kitaplarını isteyen en büyük kızı düşündüm.Yemek yapmak için pirinç,yağ,mercimek,süt bekleyen karısını,alınması gereken ilaçları olan o yaşlı anneciği aklımdan geçti.En son model cep telefonlarından isteyen,sıklıkla almamıza rağmen hiç bir giysimizin olmadığından şikayetçi,gün içinde harcadığı parayı önemsemeyen bizi düşündüm. 

  Ortada bir haksızlık yok mu sizce?Bence vardı hemde büyük bir haksızlık.Niye böyle diye geçirdim içimden.İnsanlar arasındaki bu kocaman farklar neden?Cevap vereyim "hayat". Hayat herkese gülmüyor.Acımasız,nankör,hain,pusuda bekleyen büyük düşman hayat ...

  Ben böyle dalmışken kardeşimin "ablaaaa" demesiyle irkildim.Omuzları çökük adama son kez baktım.Tüm gücünü kullanarak ağır yüküyle dik bir yokuşu tırmanıyordu.O alışkındı yokuşlara,hayatını çuvallarda taşımaya ...




             

10 Şubat 2011 Perşembe

Huu huu! samimiyet

     Nicedir takıldığım konudur samimiyetsizlik.Ne bu sahtelik yahu biri bana deyiversin.Yalandan özlem ifadeleri,yapmacıklıklarla dolu sevgi sözleri ..  Sımısıcak gülen içtenlik istiyorum ben.Çok mu şey istiyorum.

   Hanimiş benim sevgi pıtırcıklarım .. Zerre eksiklik hissetmeden özledim diyenler.Evet evet sizler! Noldu? Bakıyorum sus pus oluverdiniz.Yapmayın Allah aşkına! Kandırmayın ne beni ne de kendinizi.
  
  Sosyal paylaşım siteleri çıktı çıkalı bu konu daha çok gözüme gözüme batıyor sanki.Çok güzel bir şey aslında, miniklik arkadaşlarımızı bulduk,numaralarımızı aldık,birbirimizden haberdar olduk,görüştük.Lakin gel gelelim olayın abartılı kısmına.Ne bu mıncır mıncır ?Hayrola kimi kandırıyoruz?  Siz birbiriniz için bu kadar değerliydiniz de şimdi mi geldi aklınız başınıza diye sormazlar mı adama.Bi içten olalım ya samimi hıı .. Bu kelimeyi anımsadınız mı? Hatırlatayım isterseniz bir yapmacıklık olmadan içten gelen duygularla çıkar ortaya bu samimiyet dediğimiz.


  Samimi insanlar istiyorum etrafımda.Bana seni  özledim dediğinde içim bir garip olsun , kalbimde fişekler patlarcasına bir gümbürtü istiyorum. O samimiyeti istiyorum , içtenliği istiyorum.Ben sevilmek isterim.Herkes sevsin beni derim.Ama bu olay istemekle değil.Kaldı ki kim ki o insan istisnasız herkes onu sevsin.Yok böyle bir şey. İşte benim istediğim gibi,bir çoğumuzun isteyeceği gibi herkes beni sevsin olacak iş değil.O zaman gerçekler konuşşsun.Bak doğrular boynunu büktü.İşte o zaman samimiyet sahnede .. Ama hani ki ben göremiyorum.Evet sanıyorum göremeyeceğim de,göremeyeceğiz de ... 

  Nerede ki bu samimiyet? 


      

Başlığı olmayan yazı olur mu ki?

    Nasıl başlanır ki ilk yazıya? Nasıl bir giriş yapılır acaba?  
    Ne zamandır  bir şeyler yazmayı,dile getirmeyi düşünüyordum.Bugün bilgisayarın başına oturdum ve baktım bir blog almışım.Kim okuyacak ki diye içimden geçirmedim değil hani.Sonra düşündüm ki mühim olan "ben".Kendimi kelimelerde bulmak.Kendim,kırgınlıklarım,öfkelerim,heyecanlarım,mutluluklarım ...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...