31 Ekim 2011 Pazartesi

Tepkisiz Kirazlı Sakız

  Nasıl başlasam bilemiyorum.Yazmayalı çok oldu.Daha doğrusu yazmak istedim ama yazamadım.Okul,ödevler,yapılacaklar ve bu sene bitmek tükenmek bilmeyen boşa koşturmalarım.Siz şimdi ben yoğunum,şöyleyim böyleyim diyince beni çok önemli işlerle meşgul falan zannedebilirisiniz.Ama ne yazık ki öyle bir durum yok.Bence boşa koşuyorum.Emeklerime değecek bir şeyler olsa daha iyi olur ama neyse .. Koşturmanın tek faydalı yanı zayıflıyorum.Uzun süredir beni görmeyenler bu durumu daha iyi farkediyor,bana da çok mutlu olmak kalıyor :)


  Bugün durakta otobüs beklerken bir ses duydum."Yardım ediinnn!" Kadının biri feryat figan bağırıyordu.Durak epey kalabalıktı.Önce herkes sesin nereden geldiğini,neler olduğunu anlamaya çalıştı.Bir kadının kucağında hareket etmeyen bir çocukla koştuğunu gördüm.Herkes kadına doğru koşmaya başladı.Bende kadına doğru yaklaştım.Kadın daha çok bağırmaya başladı.Sonra durdum,daha fazla ilerleyemedim.Bir an ne yapacağımı bilemedim,dondum kaldım.Gözlerim doldu.İnsanlar bir taraftan arabaları durdurmaya, bir yandan kadını sakinleştirmeye çalıştılar.Hemen bir araba durdu ve kadını bindirdiler.Umarım çocuğa kötü bir şey olmamıştır ve durumu iyidir.


  Kendime çok kızdım. Hayatta insanın başına her şey gelebilir.Ben böyle bir durumda olsam ne yapardım?Hiç soğukkanlı bir insan değilim,kötü bir durumda donup kalıyorum.Orada benden başkası olmasaydı tabii ki koşardım ve o kadına kesinlikle yardım ederdim.Ama sonra oturur hüngür hüngür ağlardım biliyorum.Bazen daha çok tepkisiz kalıyorum,işte bugünde o günlerden biriydi.Niye soğukkanlı değilim? Niye kötü bir anda tepki veremiyorum? İşte kendime bunlardan dolayı çok kızıyorum.

Bu da
"tık" ..

23 Ekim 2011 Pazar

Sürpriz

   Yazmayalı çok oldu,her gün içim içimi yedi ama yazamadım :(  Bir oraya bir buraya koşturmaktan,bir şeylere kafa yormaktan internete pek giremedim.Üzüntümü belirttikten sonra on günlük sürede neler yaptığımdan bahsetmenin zamanı geldi :)

 
   Geçen hafta cuma günü canım Betüş'ün doğum günüydü.Arkadaşları beni arayıp Sakarya'ya çağırdılar,Betül'e sürpriz yapalım dediler.Benimde bir süredir başım epey kalabalık olduğundan ilk başta nasıl olur ki,dersler falan diye düşündüm.Sonra hatırladığım Aşti'den Sakarya otobüsüne biniyor olduğumdu :) Tam da o sırada Betül'le mesajlaşırken aramızda şöyle bir konuşma geçti.

Betül: Doğum günüm için insan kalkar gelir :p :)
Kirazlı Sakız:Önce sen gel Ankara'ya,sonra ben Sakarya'ya gelirim :)
Betül: Şimdi binsen akşama buradasın.Ne güzel olurdu.
Kirazlı Sakız:Başka isteğin var mı? :) Önce sen :) Şimdi derse girmem lazım,akşam ararım.Öptüm

  Ben bir an şaşırdım.Bu kız gideceğimi kesin bir yerden duydu.Kim söyledi? Arkadaşlarından biri ağzından mı kaçırdı ? diye kendi kendime konuşmaya başladım:) Şüphelensem de bozuntuya vermeden mesajı kısa kestim,umursamadığımı sansın kızsın diye :) 



  Dört saat sonra Sakarya'daydım.Betül'ün arkadaşlarından Merve  beni almaya gelmişti.İlk defa yüz yüze görüşmemize rağmen birbirimizi tanımamız zor olmadı.Resimler sağ olsun :) Önce onun yurduna sonra yemek yemeye gittik.Akşam Betül'ün eve gelmesine yakın onların evine gittik.Betül'ün arkadaşları,ailesi bizi bekliyorlardı.Betül anlamasın diye bütün ceketler,ayakkabılar ortalıktan yok edildi.Yaklaşık on beş kişi salona doluştuk.Elime pasta vereceklerdi.Onu görünce düşürürüm falan diye istemedim :) O kadar heyecanlandım ki :) Bir de dört aydır görüşmüyorduk,özlem de çok olunca bir garip oldum.
 
 
    Betül eve geldi.Kuzeni onu salona  aldı ve herkes sürppriizzzzzz diye bağırmaya başladı.İlk başta beni o kadar kişinin arasında görmedi.Sonra beni gördü."Sen nereden çıktın?" dedi,bana sarıldı ve ağlamaya başladı.O ağladı,ben ağladım,arkadaşları ağladı,kuzeni,annesi neredeyse herkes ağladı.Birbirimizi görmenin sevinci,birden beni görmesi garip olduk işte:) O kadar mutlu oldu ki canımm,tabii ki bende :)  Pastamızı kestik,hediyeler verildi.Büyük bir grupla canlı müzik yapan bir mekana gittik.Orada da epey eğlendik.Unutamayacağı bir doğum günü oldu ve herkes çok mutlu oldu.En çok Betüş'üm ve ben tabii :)

  Ertesi gün bana Sakarya'yı gezdirdiler.İki güzel günün ardından hasta olmak da en kötüsüydü.Epey kötü  oldum,orada bir de hastaneyi ziyaret etmiş bulundum.Soğuğu fena yemişim sanırım :/ Hastalıktan da yeni yeni yakamı kurtardım diyebilirim.

   İşte böyle çok güzel bir sürpriz oldu.Benim canım arkadaşım iyi ki doğmuş,iyi ki varmış.Nice güzel yıllara,nice güzel sürprizlere :) 

12 Ekim 2011 Çarşamba

Bir Yaprak Olsaydın

Şimdi sizlere bir şey sormak istiyorum.Bir yaprak olsaydınız nereye düşmek isterdiniz? Yaratıcı olmak gerekiyormuş.Bu bir dersle ilgili ama benim merak ettiğim sizler nereye düşmek isterdiniz? :)

Kurumuş yapraklar güzeldir.




10 Ekim 2011 Pazartesi

Kasvetli Bir Yazı




  İçinden çıkamadığım ödevleri biraz hafiflettim.Bitmedi ne yazık ki sadece hafifledi.Onlar hafifledikçe ben ağırlaştım.
   Uykuya dayanamayan ben sabaha kadar oturmak istiyorum.Uykusuz kalınca her şeye gülüyorum,saçma sapan davranıyorum.Uykusuzluk içimdekileri bastırıyor.Tek derdim uyumak oluyor o zaman.Bir yastık bulup kafayı koyup direkt uyumak.Böyle kasvetli,bunaltıcı şeyler yazmak istemiyorum.Ama burası benim içimi döktüğüm yer.Yazmayınca içimdekiler daha çok birikiyor.
  İçimde yaşadıklarıma okul,gündelik işler,ekstra bir sürü iş ekleniyor.Bu sefer hiçbir şeyin içinden çıkamıyorum.Bir an kendimi çok yalnız hissederken,bir an kimseyi yanımda istemiyorum.Kendimi anlatacak kelimeleri bulmakta zorlanıyorum.Neden böyleyim sorusuna gelince de anlatamıyorum ama tek diyeceğim her şey çok üst üste geldi.Olayları kabullenmeye,bir nefes alıp kaldığım yerden devam etmeye imkanım olmadı.Kötü bir şey oldu,ben koştum.Yine bir şey oldu ben koşmaya devam ettim.Hiç durmadan koşmaya devam edince de nefessiz kaldım biraz .. 

9 Ekim 2011 Pazar

Yağmurlu Bir Gün

   Şu an apartmanın önünden geçen düğün konvoyu seslerini duyduğumda bu yağmurlu,kasvetli Ankara havasında düğün mü olur ya demekten kendimi alamadım.
Bugün Ankara  kışın geldiğinin sinyallerini verince bavulumu toplayıp yazın ve güneşin olduğu bir yerlere gitmek istedim.Hoş yapmam gereken o kadar çok şey varken ben nasıl buna cesaret ederim bilinmez.Hatta cesaret edemem!


  Koca bir hafta sonumu yapmam gereken uygulama ödevlerine ayırdım.Aslında ayırmadım. Ödevler iki güncük tatilimi benden zorla aldılar.Gerçi bu ödevler iki günden çok daha fazla zamanımı aldı.Beni strese soktular,moralimi bozdular,hatta sinirden ağlattılar.Bu hoca çok laf eder,her şeyi eleştirir,hatta öyle ağır konuşur ki ağlatır dediklerinde pek kulak asmamıştım.Hocaya yaptıklarımı sunmadan stresten ağladım,bakalım hoca yorumlarıyla ne kadar ağlatacak? 

  Bir de hayat planlarım ölçüsünde ilerlemiyor.Gerçi hayat planlanan gibi gitmez zaten.Ne kadar engel varsa getirir önüne koyar.O kadar hayalden bir tanesi bile olmazsa işte orada benim için sorun başlar.Ki sorunlar başladı bile.Sessizliğimi korumaya çalışıyorum,bakalım nereye kadar ?
 
   Şimdi marş marş yapmam gerekenlerin başına,koşturmaya,stres olmaya  ...


   Bu yağmurlu güne bu şarkı iyi gider.

6 Ekim 2011 Perşembe

Gözlerin Anlayışa İhtiyacı Var


  Her gün bugün bloga yazıcam diyorum.Eve geldiğimde ise ya halletmem gereken işler çıkıyor ya da yorgunluk ve uykusuzluğuma yenik düşüyorum.Bu aralar o kadar yoğunum ki durup dinlemeye vaktim olmuyor.Dilimde bu durumdan şikayet etsem de içim öyle demiyor.Yoğun olmak,kafamın bir şeylerle meşgul olması bana daha iyi geliyor.Aklımda kendi kendime yazıp oynadığım senaryolarıma vakit kalmıyor.İnsanların canımı yakan,beni  üzen yorumlarını düşünecek zamanım yok.

  Affetmek nasıl bir duygudur diye düşünüyorum.Etrafımda herkesin olduğu gibi çok değer verdiklerim var.İnsan kıyamadıkları ne yaparsa yapsın yine onları düşünüyor,yine iyilik temennilerini onların üzerinden eksik etmiyor.Sen onları affederken,hatalarını hoş görürken diğer insanlar buna şaşırıyor.Onun artık farklı biri olduğunu ya da hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığını düşünüyor.Aslında bu böyle değil.Olayın içinden bakmakla kenardan bakmak arasında çok fark var.Kendi hayatlarına dönüp bakınca bunu anlayabilirler ancak.Tek can acıtan nokta gereksiz yorumlar,garip tepkiler.. Kendilerinin daha basit şeyler için neler feda ettiklerini,nasıl çaba gösterdiklerini unutuyorlar belki de.Kimseyi suçlamıyorum.Sıkılıp bunaldığımda bile karşımdaki insanın içini duymaya çalışarak yorum yapmam gerektiğine inanırım.Çevremde umutla bakan gözlerin ya da benim gözlerimin sadece biraz anlayışa ihtiyacı var.

 
"Dinlesek".. 

1 Ekim 2011 Cumartesi

Takıntılarım

 Ben her şeye takıntılı bir insan değilimdir ama bazı dönemler bir şeylere takılırım ve sıkılana kadar bırakmam.

  Geçen yıl bir kaç ay boyunca deli gibi kitap okudum.Kitap okumayı çok severim ama okumaktan gözlerim ağrıyordu,o derece takmıştım.Gece on,on bir gibi kitap okumaya başlar iki olur,üç olur bırakmazdım hala.Ki ben uykuya dayanıklı bir insan değilimdir ona rağmen kaptırmıştım kendimi.Bir kaç ay böyle gitti,sonra bir süre hiç kitap okuyamadım.Şimdilerde de gözlerimi ağrıtmadan okumaya devam ediyorum :) 
 
  Tahminen iki yıl önce kadar da çikolatalı süte takmıştım.Sabah,akşam içerdim.Kahvaltımda olacak,buzdolabında eksik olmayacaktı.Küçük çocuk gibi çikolatalı süt içerdim işte.Sonra onu da bıraktım,hala seviyorum orası ayrı :)

  Sevgilim bana tavla oynamayı öğretti.Başlarda pek merakım yoktu,arada bir oynardım o kadar.Sonradan tavlayı çok iyi oynayan kızlar gördüm ve bu kızların herkes tarafından "Vay be!Kız ama çoğu erkekten güzel oynuyor" laflarını duyunca bende bir hırs oldu:) Kardeşimle,sevgilimle,arkadaşlarımla sürekli tavla oynadım hatta evdeki eski tavlayı beğenmeyip yenisini aldırttım.Artık eskisi gibi hevesli olmamakla beraber oynamaya devam ediyorum:)

 Bu yazın başlarında arkadaşlarımla bir yere oturmaya gittik,orada bir limonata içtim.Limonatayı severdim ama bende bu takıntı oldu.Bütün yaz boyunca her gittiğim yerde limonata içtim tabii evde içtiklerimi saymıyorum .Limonata demişken bir ara da deli gibi sıkma portakal suyu içerdim.Hala içiyorum ama deli gibi değil.Sıkma portakal suyu candır :)

  Bir dönemde film izliyordum yine abartarak tabii. Film izlemeyi çok seviyorum ama gece gündüz film,film,film.. Yine gözlerime yazık oluyordu.İzlemeye devam ama abartmadan:)

  İşte böyle takıntılarım oldu ki yazsam bu liste daha uzar gider.Sevdiğim şeylere bir dönem daha çok bağlanıyorum.Sonra makul ölçüleri buluyorum,bulamayabilirdim de dimi ama? :)
  
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...